....
"Kimseye kendinizi sevdirmeye kalkmayın! Yapılması gereken tek şey, sadece kendinizi sevilmeye bırakmaktır. Ve önemli olan; hayatta, en çok şeye sahip olmak değil, en az şeye ihtiyaç duymaktır..."

Polyanna değilim ben... Hatta canım bişeye sıkıldı mı, çok sıkılır. Birine kızdığımda mesela, ertelemem asla, içimde biriktirmem, en azından kendimle yüzleşirim. İnsanlar beni en fazla bir kez üzebilsin, ikinciye fırsatı olmasın diye. Koşullarımı hep iyi tutmaya çalışırım, mutsuz eden şeyi barındırmam bünyemde.Biraz kalır sadece, olgunlaşana, vadesi dolana dek...
Evimin önünde kocaman bir yasemin ağacı var, çalısı mı desem acaba. İlk geldiğim zamanlarda yeni yeni tomurcuklanıyordu, ilk çiçeğini heyecanla kokladım. Bir gün işten dönerken gördüm ki, palmiyeler, zakkumlar ve güllerle birlikte budanıvermiş. Benim koparmaya kıyamadığım o mis beyaz çiçekleri budanan dallarda kalmış, o dallar öylece yolun kenarına atılmış. Tereddüt etmeden topladım budanan dallarda kalan yaseminleri... Eve çıktım, bir kaseye doldurdum. O gece, bir kadeh beyaz şarap eşliğinde mum yakıp, Enya dinleyip,kasedeki yaseminlerimi kokladım. Bu yaseminin üzerimde anlatılması güç bir etkisi var. Yasemin kokulu bütün sentetik ürünleri arıyor, buluyor, kullanıyorum. Canlı çiçeklerini sadece dallarda kokluyorum, kıyamıyorum. Yasemin kokmaktan büyük keyif alıyorum. Geçenlerde keyifle bitirdiğim kitabım Parfümün Dansı'nın ana teması pancar olsa da, yardımcı teması yasemindi, kitabı bile sırf bunun için sevmiş olabilirim!
Bütün insanlara adil olan bir tek şey var.