17 Mayıs 2009 Pazar

HOŞGELDİN BEBEK!

Bugün öğleden sonramı, gerçek bir güneş ve deniz görgüsüzü kıvamında geçirdim.Giydim şıpıdık terliklerimi, deniz kenarında suya bata çıka yürüdüm. Denize giren turistleri içten içe kıskandım, ama haziranı bekleyeceğim denize girmek için. Hiiiiiç üşüyemem. Akşamüstü oldu, evime geldim. Buraya kadar herşey normal. Fekaaaat...Efendim bu akşam itibariyle, ev nüfusumuz çoğaldı.
Aç sefil bi şekilde yemek hazırlarken, dışardan bir vikleme duymaya başladım. Daha doğrusu, yaklaşık yarım saatten beri duyduğum sesin kedi viklemesi olduğuna ancak idrak ettim. Çıktım baktım; caddede, orta refüjde, zakkumun içinden iki göz bana bakıyor.
Ama gözler... Kafanın yarısından çoğunu kaplıyor. Kucağıma aldım diyeceğim ama, aslında elime almam yetti. Minnacık... Eve getirdim çaresiz. Biraz daha viklerse, civardaki bütün köpekler toplanacak çünkü. Neyse geldik, Tabii Kaymak hiç hoşlanmadı bu durumdan. Banyoya götürdüm, çay tabağına süt koyup başında beklemeye başladım. Kedicik de bekliyor. Var bi terslik... Baktım olmuyor, aldım bir enjektör; cuk cuk süt içme seansı ve elimde uykuya dalıverdi. Şimdilik içeri odada, Kaymak'ın seyahat kafesinde misafir, ama ben Kaymak'ın şimdiden Bir Schindler's List yaptığına eminim. Off off... Bir çözüm bulmam lazım...

1 yorum:

  1. p.s:kediciği veterinere bıraktım.böylesi hepimiz için daha iyi.

    YanıtlaSil