25 Haziran 2009 Perşembe

UZUN İNCE BİR YOLDAYIM, GİDİYORUM GÜNDÜZ GECE...



Hayatta herşeyin bir vadesi olduğuna inananlardanım ben. Vakti dolduğunda düşer yaprak, vakti gelince karlar erir. Bütün dünya bir araya gelip yağmur yağmasını dilesek, yine o bildiği anda yağar. Zamanının gelmesini bekler, tıpkı bir ermiş gibi. Kulağına tanrı fısıldamadan açmayan çiçektir o.

Biz ne yaparsak yapalım, ya da ne yapmazsak yapmayalım, herşey öylece durur, ve hayatın o görünmez saatinin gongunu bekler.

Çocukken, zaman dediklerinde, gözümün önüne gelen bir görüntü vardı. Resmedebilsem keşke. Arasında sonsuz derinlikte bir uçurum olan iki dev kaya (bir kanyonun tepesinde olduğunuzu düşünün), ve bu ikisinin üzerinden geçen, uçlarının nereye bağlı olduğunu göremediğiniz, inanılmaz kalınlıkta iki urgan, ve iki dev kaya arasındaki o sonsuz boşluğun üzerinde bu iki urganın yarattığı düğüm.

Zaman, hala bu benim için.

Nereden gelip nereye gittiği belli olmayan, kimin hükmettiğini bilemediğim, ama mutlak bir sahibi olduğuna inandığım.

Kendi zamanıma hükmedebilseydim keşke... Ama sanırım bu aynı zamanda, bütün dünyanın zamanına hükmetme isteği olur ancak. Ne de olsa, domino taşları gibi bağlıyız birbirimize.

O vaktin dolduğu fısıldandı mı kulağımıza, içimizdeki o görevi yerine getirme aşkıyla, herşeyi öylece bırakıp, bize gösterilen yeni yolda yürüyoruz.

Yeni yollar her zaman sürprizlerle doludur ey yolcu!

Hepimiz birer Aragornuz aslında.

Birer asa elimizde, sırtımızda bir heybe. O asa, koruyucumuz bizim. Yol bulmamıza yardım eder, düşmanlarla savaşmaya yarar. Onun çağdaşı MANTIK...

O heybede ise, yol boyu ihtiyacımız olanları taşır dururuz. Onun çağdaşı TECRÜBE...

Hayat bu kadar basittir aslında işte...

Birer asamız ve birer heybemizden başka, kayde değer hiçbir şeyimiz yok bizim. Dünya denen bu labirentte, sayısız yollar kesişir birbiriyle. . Kimi zaman, yol arkadaşlarımız olur, bir süre birlikte yürürüz. Sapağa geldi mi, bir el sallayıp döner kendi yoluna.

Hayat bu kadar basittir aslında işte.

5 yorum:

  1. Zaman bu su gibi akar gider
    Hayat bu göz ucuyla bakar geçer
    insan bu Hayatla zamanı birleştirmek ister
    Kader bu insanı sırtından vurmak ister..



    Bu dünyada herkes bir şeyler ister. Aslında tek yapması gereken zamanını beklemektir.

    Bekliyorum.

    Bekliyoruz...

    YanıtlaSil
  2. Güzel bir devam olmuş. Bu ahengi sevdim. Teşekkürler...

    YanıtlaSil
  3. Merhaba İpek,yaşınızı bilmediğim için,size
    isminizle hitap ediyorum.Bloğuma iyi ki yorum
    bırakmışsınız,bu güzel,duygu yüklü sayfaları
    buldum.Çoğunu sindirerek yavaş okudum.İltifat etmesini beceremem,ancak çok güçlü,sade,yalın
    bir kaleminiz var.Bundan sonra takipciniz olacağım.

    Yalnız sormak istediğim bir konu var.Ankara'yı
    bırakıp yeni bir ortama gitmeniz;''kaçış mı'',
    ''macera''arayışı mıdır?Uzattığımın farkındayım
    son bir şey:''Ben nereye gidersem gideyim,beynimi de yanımda taşıyorum.''Yeni bir
    ortama giden insan,bazı şeylerden arınabiliyor mu,gerçekten değişebiliyor mu?Kusura bakmayın,
    ilk ziyaret için biraz uzun ve sorulu oldu...
    Sevgiler,Cenk

    YanıtlaSil
  4. Sevgili Cenk, nazik üslubunuz ve güzel sözleriniz için teşekkürler. Adımla hitap edebilirsiniz, yaşıt sayılırız.
    Ankara'dan kaçma isteğimi bir maceraya dönüştürüp buraya geldim desem, yerinde olur sanırım... ve bunun sonucunda çok önemli bir şey keşfettim: İnsan hayat boyu çağrışım oyunu oynuyor. Bir şeyler sürekli eskiyi hatırlatmıyorsa, düşünmüyor ve zamanla onları eskitiyor. İnsan zihninin en güzel yanı bu sanırım, "insan unutur". Silikleşen anılar,sadece güzel yanlarıyla hatırlanıyor. Yani kısacası, sorunuzun yanıtı: EVET :)
    insan değişebiliyor, eğer gerçekten isterse. Sanırım bu ayrı bir başlık altında daha keyifli bir yazı halinde yazılmalı :)
    Değerli yorumlarınızı bekliyorum, sevgiyle kal Cenk.

    YanıtlaSil
  5. Bu genç yaşta hayatı çözmüşsünüz tebrik ederim :)

    YanıtlaSil